11.Sınıf Edebiyat Kitabı Tüm Cevapları - Yeni Müfredat
-------------------------------------------------------

Sayfa 11 Cevapları ;

ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME 1. D,Y,D
2.sosyal hayattan,siyasi hayattan,düşünce hayatından,teknolojik hayattan
Kuruluş -> Osmanlının Yükseliş Dönemi

Yol Ayrımı -> Cumhuriyetin İlk Yılları
Nutuk -> Kurtuluş Savaşı
Orhun Abideleri -> Köktürkler Dönemi
Sayfa 12 Cevapları ;
Hazırlık Çalışması Düşünce Hayatında Meydana Gelen Değişimler ;

Cevap: İnsan hakları,demokrasi,eşitlik,adalet gibi yeni fikirlerle Osmanlı Devleti Etkilendi

Sosyal Hayatta Meydana Gelen Değişimler ;

Cevap: Divan Örgütü Kaldırıldı,fes ve ceket zorunlu hale getirildi.Devlet memurlarına maaş bağlandı.Padişahların resimleri ilk defa asıldı


Ekonomik ve Askeri Alanda Gelen Değişimler ;
Cevap: İlk kağıt para basıldı İngiltere'den ilk defa borç alındı.Askerlik vatan borcu olarak atandı.Herkesin kazancına göre vergi alınmaya başlandı.


Yapılan savaşlar ve bu savaşların sonuçları ;
Cevap: Bu dönemde 2 savaş yapıldı ve 2'side kaybedildi Osmanlı Devletinin toprak kaybetmesine neden oldu.

EDEBİYAT SAYFA 12 Cevapları
4. ETKİNLİK

Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da Gülhane parkında padişah,diğer devlet büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve halkın "Gülhane Hattı Humayunu" adıyla Mustafa reşit paşa tarafından okundu.Bu fermanla Osmanlı devletinde İslam hukuku ve geleneksel kurumların bıraktığı hızlı bir değişim süreci başladı

SAYFA 13 Cevapları

3.SORU'nun Cevabı:
Yenileşme kavramı, var olanın çağın gereksinim ve özelliklerine göre yeniden düzenlenmesidir.
4.SORU'nun Cevabı:
Burada yenilik kavramak en uygun hareket konağı restore ettirip,ihtiyaca göre eklemeler yapmaktır.Çünkü konağı,yıkıp yerine yeni bir bina yapmak yenilik değil,köklü bir değişimdir.

SAYFA 15 Cevapları
1. METİN

1.
On dokuzuncu asır şiirindeki 9,13,14,15,16,17,20,21 ve 22. beyitler ortaçağa özgü dünya görüşünü yansıtmaktadır.diğer beyitlerde ise şair,modern dünyada yaşananları dile getirmiştir.Modern dünyaya ait ifadelerin bulunması Sadullah Paşa'nın döneminin zihniyetinden etkilendiğini göstermektedir.Sadullah paşa ortaçağdan beri süregelen inanışları da bilmekle beraber modern dünyaya da kayıtsız kalmamıştır.
2.
Şair,tercihini modern dünya görüşünden yana kullanmaktadır.çünkü modern dünya aklı ve deneyi baz alarak bilinmezlere veya yanlış bilinenlere ışık tutmuştur.
3.
Verilen beyitler Sadullah paşanın "insan hakları", "eşitlik", ve "basın-yayın","bilimsellik" ile olan ilgisini göstermektedir.
4.
Ziya paşanın yakınması Doğu medeniyetinin geri kalmışlığı ve cehaleti ile ilgilidir.Buna rağmen batı,sürekli gelişmiş ve bilimin öncülüğünde güçlü bir medeniyet kurmaya başlamıştır.Bu durumda hem aydınların hem de toplumun Batı'ya yönelmesine sebep olmuştur

2.METİN

1.
Ziya paşa Osmanlı devletinin İstanbul’un fethiyle başlayan yükselme dönemi ile 19.yüzyıldaki çöküş dönemini karşılaştırmaktadır.bu karşılaştırma ihtişamlı bir devletin nasıl çöküşe gittiğini göstermektedir.
2.----

1.ETKİNLİK
1.
Osmanlı devletinde yönetim kurumlarıyla birlikte askeri kurumlarında gerilemesinin en büyük sebebi,bilim ve teknik alanda meydana gelen değişiklik ve gelişmeleri takip edemeyiştir.bu sebeple çağın gerisine düşmeye başlayan Osmanlı devletinde askeri başarısızlıklar görülmeye başlamıştır.Gerilemenin görüldüğü ilk alan olan askeri alan,yeniliklerin de başlangıç merkezi olmuştur.
3.
Osmanlı devletindeki yenilikler öncelikle askeri alanda yapılmıştır.
4.
Tanzimat fermanı 3 kasım 1839 da "Gülhane Parkı'nda" padişah,diğer devlet büyükleri,ulema,lonca ve esnaf temsilcileri ve Mustafa Reşit paşa tarafından ilan edilmiştir.
5.
Tanzimat’ı ortaya çıkaran nedenleri iç ve dış faktörler olarak iki kısma ele alabiliriz.İç faktörler Tanzimat’ın bir sonuç olarak ortaya çıktığı Osmanlı batılaşma hareketlerini anlatırken genel olarak üzerinde durulan hususlardır. Dış faktörler ise cereyan eden hadiselerdir.Osmanlının sahip olduğu üstünlüğünü kaybedip devlet kurum ve kanunlarının asrın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmaması ,devletin maddi ve manevi gücünü kaybetmiş olması bunun sonucunda her sahada yenilgiye uğraması yeniden ve geniş bir ıslahat hareketini zorunlu kılıyordu.

SAYFA 18
ANLAMA YORUMLAMA
1.
On dokuzuncu Asır adlı manzuma kaside nazım şeklinin özellikleriyle yazılmış , doğu-batı teması üzerine kurulmuş,döneminin Osmanlı Türkçesi dil özelliklerini taşıyan bir eserdir.Osmanlı devletinin gerileme sebepleri adlı metin parçası ise düz yazı şekliyle kaleme alınmış doğu-batı teması üzerine kurulu bir makaledir.Bunlardan hareketle yenileşme döneminin bilim,teknik,gelişme gibi kavramlarının her iki metinde de ele alındığı görülmektedir.
2.
Tablonun içi sırayla;Bilim,Hukuk,Teknik,Rön esans,Reform,Povitiz m
3.
Osmanlı devletinde modernleşme hareketleri yapılan yenilikler göz önüne alınırsa yönetici sınıf tarafından gerçekleştirilmiştir.Çünkü devletin devamlılığının tehlikeye girdiğini,bu sebeple başta askeri alan olmak üzere birçok yenilik yapılması gerektiğini görenler devlet yöneticileri olmuştur.
4.
Tanzimat fermanının ilan edilmesinde iç etkenlerin de rolü olmasına karşın dış etkenler çok daha baskındır.
5.
Günümüzde sosyal,siyasi,kültürel alanda çağın gereklerine uygun yenilikler yapılmaktadır.

SAYFA 19

ÖLÇME DEĞERLENDİRME
1.
D, D, Y
2.
Abdülmecit= Tanzimat fermanı
ll.Mahmut=Yeniçeri ocağının kaldırılması
Baron De Tott= Hendesehane
3. cevap :
E şıkkı

SAYFA 20
1.ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME

1.cevap:
E
2.
.....sosyal,siyasi ve tarihi.......
3.
burada soru hatalı çünkü edebi eser seçeneklerde verilenlerin tamamıyla ilişkili.
4.
Temel sebep,bilim ve teknik sayesinde modernleşen batı ordularının osmanlı ordularından üstün hale gelmesidir.

Sayfa 23

1.ETKİNLİK
***Askeri alanda Nizam-ı Cedid ordusu oluşturuldu. lll. Selim tahttan indirildi.Nizam-ı Cedid ordusu dağıtıldı ve yenilgiyi destekleyen devlet adamları ve kişiler cezalandırıldı.


2.ETKİNLİK

***Devlet yöneticileri tarafından istenmiştir.

3.ETKİNLİK
***İlk Türkçe gazete 1831'de çıkan Takvim-i Vekayi'dir.Tanzimat döneminde çıkan ilk gazete ise Ceride-i Havadistir. Ceride-i Havadis bir meslek gazetesi olan Vekayi-i Tıbbiye izledi.Yeni Türk nesrinin doğmasında en büyük rolü oynayan en önemli görevi yüklenen başlıca gazete ve dergiler:Takvim-i Vekayi(1831),Ceride-i Havadis(1840) gibi resmi gazetelerle Namık kemalin yayınladığı İbret (1871),Hadika(1872)Ali Suvai’nin yönettiği Muhbir(1866)Ahmet Mithat'ın çıkardığı Devir (1872)

4.ETKİNLİK
***Gazete ile birlikte makale fıkra gibi türlerle roman hikaye ve tiyatro gibi türlerde Tanzimat'la birlikte ortaya çıkmıştır.

5.ETKİNLİK
***Surlar içinde İstanbul,Osmanlı sosyal yaşamının geleneksel yapısını koruyan ve yaşatan kısacası Türk İstanbul'un canlı bir merkezidir.Beyoğlu ise eskiden beri gayrimüslimlerin zorunlu ikamet yeri olarak Batılı bir yaşamı sürdüren ,Batı'dan gelen yeniliklerin görüldüğü ilk yer olma özelliğine sahip bir yerdir.


soru 1:
nizam-ı cedit ordusu kuruldu.
*giderlerini karşılamak için nizam-ı cedit hazinesi kuruldu.
*tersane ıslah edildi.
*avrupa'nın önemli merkezlerinde sürekli elçilikler açıldı.
*resmi devlet matbaası kuruldu.
*Frasnsızca devletin ilk resmi yabancı dili olarak kabul edildi.
*merkeze bağlı eyaleteler yeniden düzenlendi.

bu yenilikler askeri,mali,kültürel alanları kapsamaktadır
soru 2:
can güvenliği,ırz,namus ve malın korunmasında yenilikler yapılmıştır.
askeri alandan askerlerle ilgili yenilikler yapılmıştır.

soru 3:
evet kapsar.yapılan yenilikler birşekilde halkıda etkilemiştir.Fermanın içerdiği yenilikler halkın karşılaştığı sorunlara çözüm yolu getirir.

sayfa 25 ve 26 cevapları
soru 1:
*ceride-i havadis
*tercüman-ıahval
*tasvir-i efkar
*muhbir
*ibret

soru 2:
devletin ,milletin gelişmesini ve kalkınmasını sağlar.
ilim tüm insanların hizmetine sunulur
halkı bilinçlendir.

soru 3:
gazete o devrin en önemli iletişim aracıydı.Bu devirde yapılan yenilikler halk tarafından şüpeyle karşılanmıştır.Halkın aydınlatılması,dünya ve ülkeden haberler vermek için gazate ihtiyacı duyulmuş ve gazete ortaya çıkmıştır.

soru 4:y
eni edebi türler:makale,roman,tiyatro,hi kaye,anı,tenkit(eleş tiri)türleridir.

gazeteyle ilişkisi:bu türler halkın alışması için gazetelerde yayınlanmıştır.Bu yüzden aralarında ilişki vardır.

soru5:
halkı aydınlatmak,onlara ders vermek için çıkarıldığını söyleyebiliriz.Ortaya çıkan yeni edebi türler ve fikirler halka ulaştırılır.Halk biliçlenir.

soru 6:
evet kurulur.Tanzimat döneminde batıya yçneliş vardır.Bu dönemde yaşayan edebiyatçıların pek çoğu Batı dilini özellikle Fransızcayı çok iyi biliyorlardı.



anlama yorumlama
soru 1:
tanzimat döneminde halka faydalı olacak konular işlenmiş.Bu devrin edebiyatçıları haklı bilgilendirmek,eğitmek istemişler.Bu nedenle eserlerinde üslüp kaysıgı yoktur.yani bu dönemle ilişkilendirilemez.

soru 2:
tanzimat fermanı halka okunmak için yazılmıştır.paragraflar halinde yazılan fermanda ifadeler açık cümleler kısadır.mecaz ve yan anlamalara yer verilmez.

gazetede ise cümleler daha uzundur.mecaz ve yan anlamlar bunlunabilir.Halkı aydınlatmak için yazılır.

soru 3:
Abdülmecit ve Abdülaziz batı tarzında giyinmişlerdirdaha modern elbiseleri vardır.Kavuğun yerini fes,kaftanın yerini ceket almıştır.Geleneksel giyime sahip padişahların sakalları varken batılaşmayı benimsemiş padişahların sadece bıyıkları vardır.

soru 4:
televizyon ve internet almıştır.

SAYFA 27 - 28

1-) Boşluk doldurmalar
: D,Y,Y
2-) gazete,roman,tiyatro
3-)
Eşleştirmeler bu şekilde olacak

1 &
3
2 &
2
3 &
1

4-)
E
5-)
Askeri alanda yapılmıştır. Öncelikle bu alanda yapılmıştır.SAYFA 28 HAZIRLIK ÇALIŞMALARI

1-) Halka yönelik uygulamalar vardır, kralın yetkileri kısıtlanmıştır.
İkiside yenilikçi ve özgürlükçüdür.

2-) yok

3-) Makale,gezi yazısı,fıkra çünkü bunlar gazetede kullanılmıştır.

SAYFA 29 - 30

2.ETKINLIK
Şemalı sorunun cevabı
Cevap - 1
Birbiriyle bağlı konular metinde verilmek istenen mesajı ortaya çıkarırlar.

Cevap - 2
Anlam birliği şu şekilde oluşturulur:
Birtakım heceler bir araya gelerek kelimeleri oluşturur. Bu kelimeler cümleleri cümleler paragrafları paragraflar da verilmek istenen iletiyi meydana getirir. Tercüman-ıAhval ve Musavat metinlerinde paragraflar metinleri meydana getirmiştir.

1-) Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi Ana düşüncesi : Gazete
Müsavat Ana düşünce : Kanun önünde eşitlik
2-) Resim,müzik tiyatro
3-) Toplumun yaşayışı ve gerçekliği metni yazan kişiyide etkiler.
Kişi bu metinde yaşananları yazdığı için bu kavramlar ana düşünceyi etkiler.
4-) a.Ali Suavi kanun önünde herkesin eşit olduğunu savunur. Şinasi'de bu gazetenin önemini ve gazatelerin Türkçe yazılması gereksinimi olmasını savunur.
b.Halkı bilinçlendirmek amacıyla.
c) ulaşamayabilirlerdi. Çünkü roman veya tiyatro daha çok sanat yapmak için yazılan erlerdir. İki yazar ise halka bilgi vermeyi amaçlamışlardır. Bu şekilde ki eserlerde ise dil süslü ve sanatlıdır. Şiirsel bir anlatım görülür. Bu yüzden roman veya tiyatro eserleriyle halka bilgi zor bir olaydır.
5- Kanun à kanuni vazife
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Milli Eğitim Bakanlığı Meclisi à Mazbata (tutanak)
Vekiller meclisinde à izin

1.tablo
hükümet >politika gazeteleri
vekiller meclisi >bilim kuvveti
medeni millet >matbaa

2.tablo
eşitlik > hak
kanun > hukuk
islam hukuku > kanunsal haklar
kanun > zengin fakir

6-) Öğretici metinlerdir.
7-) a.Tutarlı hükümler vermiştir, bazı kelimeler anlaşılabilir değildir.
b Vardır. Çünkü ortaya çıktığı zaman kullanılan dil metinde kullanılır.
8-) Batı kültüründe gelişen Türkçe tanzimatla geldiği için vardır.
9-) Resmi dil değişse bile kullanılan dilin değiştirilmesi zaman almıştır.
10-) Metin Türleri : Makale
Metinlerin yazıldıkları tarih : 1860
Metnin bağlı olduğu gelenek : Tanzimat edebiyat geleneği yapı şekli divan edebiyatı

11-) Edebiyatta tanzimat edebiyatıyla ortaya çıkan yeni türdür.Önemli bir eserdir ve öğreticidir.

12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle somutlaştırmıştır. “ bir hamal ile en üst
düzey bir memurun gerektiğinde hukuk önünde muhakameedilebileceğini belirtmesi örnek olarak gösterilebilir.”
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
• İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
• Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
• İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
• Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
• Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.

3. Metin Sayfa 33’teki sorular:
1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir. Bu idealin dayandığı temel “Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın “ siyasal sosyal kültürel ve ekonomik yönlerini” kapsadığını söyleyebiliriz.


Musavat isimli metinde:
kanun à her vatandaşın eşit olması
mahkeme à eşit yargılanma
Devlet-i Aliyye à kazanılmış hak
Bu kavram ve ifadeler bize Tanzimat fermanı ile birlikte gelmiştir. Bu kavram ve ifadeler Avrupa devletlerinin oluşturdukları sosyal siyasi dini ve ekonomik yapının bir sonucudur. Osmanlı Devleti’nde bu kavram ve ifadeler ile ilgili Avrupalılar gibi bir düzenleme yapılmamıştır. Bunların Osmanlı Devleti’nde uygulamaya konulması eski ve yeni arasında bir ikiliğin oluşmasına neden olmuştur.

3. Etkinlik:

Terimler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ kaznılmış hak, Devlet-i Aliyye, Tanzimat hükümet meclis gazete mazbata “
Müsavat: “ müsavat, kanun İslam hukuku, kamusal hak “

Kavramlar:

Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ halk vazife adalet “
Müsavat: “ sınıf, adalet, ilim, fazilet, görev, şeref, zenginlik “

Günlük hayatla ilgili kelimeler:
Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi: “ menfaat, milletler, dil , fikir, hal dili, tarife hacet olmak vs.”
Müsavat: “ sınıf, zümre, hamal, memur, kişi, şahıs vs. “

Bütün bu kavram, terim ve gün****k kelimeler yazarın topluma iletmek istediği iletinin yapıtaşlarıdır. Bunlar olmadan metnin iletisi okuyucuya sağlıklı bir şekilde ulaşamaz. Yine bu kavram ve terimlere bakarak dönemin zihniyetinin öğretici metinlere nasıl yansıdığını anlayabiliriz.

6- Metinlerde öğretici, açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım kullanılmıştır.
a. Öğretici anlatım:
• Açıklama, bilgi verme amacıyla yazılırlar.
• Bu tür metinlerde söz sanatlarına ve süslü anlatımlara yer verilmez.
• Her okuyanda aynı etkiyi uyandırır.
b. Açıklayıcı anlatım
• sorunu ortaya koyan cümlelerle anlatıma başlar.
• Sorunu çözümleyen açıklamalar örnekler ve karşılaştırmalar ile devam eder.
• Özetleyici ve yargı bildiren ifadelerle metin sonlandırılır.
• Bu tür anlatımlarda kesin ve açık ifadeler olması gerekir.
c. Kanıtlayıcı Anlatım:
• İnandırma aydınlatma, bir başkasına kendi görüşünü kabul ettirme için yazılırlar.
• Bu anlatım türünde kavram tanımlanır veya açıklanır.
• Okuru etkilemek için bazı kelime öbeği veya cümleler aralıklarla metinde tekrar edilir.
7- Her iki metinde de anlatım açık ve anlaşılabilirdir. Bunun nedeni iki metinin de öğretici metin olmasından kaynaklanır. Misalen: “madem ki bir sosyal toplulukta yaşayan halk bunca kanuni vazifelerle yükümlüdür elbette sözlü ve yazılı olarak kendi vatanının mefaatine dair fikir ileri sürmeyi kazanılmış haklarından sayar.” Diğer metin için: “ mesela bir hamal ile bir büyük memurun hukukça kanun önünde eşit tutulması hatta muhakeme bile olunması kısacası en sıradan kişinin hakkının kaybolmamasıdır. Öğretici metin olmasından dolayı anlatım açık ve anlaşılırdır. Yani metnin türü ile anlatım biçimi arasında bağlantı vardır.
8- Tanzimat, kazanılmış hak, gazete, müsavat, kanun, kamusal hak, sınıf, hürriyet, adalet yenileşme vb.
9- Metinlerde kullanılan dil yaşadığı döneme göre sadedir. Değerlendirme yapacak olursak, Naima’nın eserinde, birden fazla kelimelerle oluşturulmuş tamlamalar, Arapça ve farsça sözcükler görebiliriz. Diğer metinler Naima’nın eserine göre daha sadedir ancak günümüz Türkçesi ile inceleyecek olursak Tanzimat dönemi eserlerini anlamakta güçlük çekebiliriz.
10- Tercüman-ı ahval ve müsavat öğretici metin olup, Tanzimat döneminde yazıldığı bariz bir şekilde ortadadır.
11- Gazeteler kültür,sanat, siyaset, günlük yaşam kısaca hayatımızın her alanından bize bilgiler sunan bir kaynaktır. Gazete insanı direkt olarak etkisi altına alan bir iletişim aracıdır. Onun dili sade ve süssüz olduğu için her okuyan metni anlayabilir. Bu sebepten gazetelerin etkisi günümüzde bile inkar edilemez.
12- a) Ali suavi eserinde eşitlik kavramını verdiği örneklerle somutlaştırmıştır. “ bir hamal ile en üst düzey bir memurun gerektiğinde hukuk önünde muhakame edilebileceğini belirtmesi örnek olarak gösterilebilir.”
b) Şinasinin metninde ise hürriyet kavramı gazete çıkarmak isteyenlerin hakkı olduğu ifade edilerek somutlaştırılmıştır.
13- Tercüman-ı Ahval Muk. Tema: hürriyettir. Müsavatta ise tema: eşitliktir.
Benzerlik ve farklılıkları:
• İki temada gazete yazısında ortaya konmuştur.
• Temaları anlatmak için metnin türüne uygun bir dil anlatım kullanılmıştır.
• İki temada Tanzimat döneminde ortaya çıkmıştır.
• Daha önce bu temayla ilgili hiçbir eser yazılmamıştır.
• Tercüman-ı Ahval mukaddimesi gazetenin giriş yazısıdır. Diğeri ise bir makaledir.
14- Yazarlar hakkındaki bilgi internette zaten mevcut.
15- Elde edilen bilgiler ışığında iki yazar hakkında karşılaştırma yapılabilir.


3. Metin Sayfa 33’teki sorular:

1- Atatürkçü düşüncede çağdaşlaşma uygarlaşma ve batılılaşma kavramları birbirleriyle bağlantılıdır. Çağdaşlaşma ülkenin refaha kavuşması için yapılan etkinliklerin tümüdür. Bu kavramla körü körüne taklit hedeflenemez. Ülkenin ilerlemesi için batılı ülkelerden alınan yenilikler ülkenin değerleriyle birleştirildikten sonra kullanılmalıdır. Bu kavramlar Atatürkçü düşüncede birbirlerinden ayrılamazlar.
2- Metne göre çağdaşlaşma Türk toplumu için vazgeçilmez bir idealdir. Bu idealin dayandığı temel “Büyük davamız en uygar ve en refaha kavuşmuş millet olarak varlığımızı yükseltmektir.” Şeklinde ifade edilmiştir.
3- Tanzimat döneminden itibaren gerçekleştirilen yeniliklerle Atatürk ilke ve inkılapları çağdaşlaşma ve uygarlaşmanın “ siyasal sosyal kültürel ve ekonomik yönlerini” kapsadığını söyleyebiliriz.



Sayfa 34'ün Cevapları 

ANLAMA YORUMLAMA Cevapları
1)HAK,ÖZGÜRLÜK EŞİTLİK BATILILAŞMA KANUN - BATILI AVRUPA DEVLETLERİ

2)Makale deneme ..gibi öğretici metinler bilgi vermek için yazıldığından dolayı halk aydınlanır

3.Soru
a)

tanzimat dönemi öğretici metinler
*makale fıkra tenkit vb...
*siyasi milli sosyal eşitlik hak hukuk
*türkçe daha sade ve akıcı
*bireysellik ve toplum ön planda
*gazete
*halka hitap ediyor

b)içerik ve işlenen konular yenidir.
c)tanzimat edebiyatının en büyük özelliği doğduda yaşayıp batılı düşünmüşlerdir tezatlık vardır
ç)eskiden amaç taklit etmek değil ilerlemekti.ama şimdiki tam tersi ilerlemek yerine taklit etmek

4) çağdaşlaşma hareketli bir kavramdır


sayfa 35

Ölçme ve Değerlendirme

1)d d y
2)a
3)doğu-batı
4)c
5)her an çağdaşlaşma olması gerekir


1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur. 


2. Etkinlik:

Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:

a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet, dini, tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi kavramlar üzerine şiir yazarken, bazıları da bu şekilde felsefi konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını, ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:• Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
• İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
• İki metnin de nazım birimleri aynıdır
• İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.

2. Grup•

Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
• Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
• Diğer metinler, eskiyi, eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
• Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur.




Sayfa 35

1.Etkinlik:


Tanzimat Edebiyatında genellikle Kaside nazım biçimi kullanılmıştır. Kasidenin özellikleri:
- Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
- Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Nazım birimi beyittir.
- En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
- Altı bölümden oluşur.
- Kafiye düzeni: aa ba ca şeklindedir.

2.Etkinlik:


17. ve 18. Yüzyıllarda Avrupada sanat felsefe ve siyaset alanında devrimci gelişmelere yol açan düşünce akımıdır.
Aydınlanma, insanın kendi aklı ve deneyimleri ile geleneksel görüşler ve ön yargılardan kurtulmak ve akla dayanarak, dünyayı kavramak düzenlemeye çalışmaktır. Bu anlamda Aydınlanma Çağı insan aklının bağımsız olması gerektiği düşüncesine dayanır. Öyleyse benimsenmesi gereken tavır inanmak değil, bilmek olmalıdır.
Bu genel belirlemeden anlaşıldığı üzere, burada sorgulanmak istenen insan varlığının anlamı ve bu Dünya'daki yeridir. Nitekim Aydınlanma'nın gelenekselleşmiş bir tanımını veren Kant'a göre Aydınlanma, insanın kendi kusurları sonucu düşmüş olduğu olumsuz durumdan, yine kendi aklını kullanmak suretiyle çıkma çabasıdır. Gerçekte insan içinde bulunduğu olumsuz duruma aklın kendisi yüzünden değil, ama onu gerektiği gibi kullanmayı bilmemesi yüzünden düşmüştür. Bu yönüyle Aydınlanma'nın, Ortaçağ düşüncesine ve yaşam anlayışına karşıt bir dünya görüşü olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Aydınlanma'nın temel özelliklerinden birisi de, doğa ile akıl arasında bir uygunluk olduğunu ve akılsal yapıda olan bu doğayı aklın rahatlıkla kavrayabileceğidir.
a. Doğa ve Bilgi Felsefesi
Bu dönemde bilginin doğasına ilişkin tartışmalar yoğunlaşmış ve Tümevarım Yöntemi Hume tarafından sorgulanmıştır. Fransız ansiklopedistlerinden D'Alembert ve Diderot gibi araştırmacılar Rönesans'tan bu yana üretilen yeni bilimsel bilgi birikimini, Ansiklopedi adlı yapıtta bir araya getirmeye çalışmışlardır.
b. Matematik
Bu dönemde Euler ve Lagrange integral ve diferansiyel hesabına ilişkin on yedinci yüzyılda başlayan çalışmaları sürdürmüş ve bu çalışmaların gök mekaniğine uygulanması sonucunda fizik ve astronomi alanlarında büyük bir atılım gerçekleştirilmiştir. Mesela Lagrange, Üç Cisim Problemi'nin ilk özel çözümlerini vermiştir.
Leonardo da Vinci
Rönesans'ın habercilerinin başında gelen Leonardo da Vinci (1452-1519) sistematik bir eğitim görmemiş olmasına karşın, bilgi dağarcığını iyi geliştirmiş ve bilim ve teknolojiye önemli katkılarda bulunmuş ansiklopedik nitelikte bir bilim adamıdır. Leonardo, öncelikle bir ressam olarak ad yapmıştır; onun muhteşem yapıtları bazı kiliselerin duvarlarını; günümüzdeki önemli müzeleri süslemektedir. Ancak resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Bu çalışmalardan perspektifle ilgili olanını Leon Battista Alberti ve Pietro della Francesco gibi devrinin matematikçileriyle birlikte yürütmüştür. Bunlardan Francesco matematiğin yanı sıra resimle de ilgilenmiştir.
Diğer yandan Leonardo, yapı bilgisine gereksinme duymuş ve başta insan yapısı olmak üzere bazı canlı yapıları kapsayan bir anatomi çalışması yürütmüştür. Bu çalışmalarında enjeksiyon tekniğini uygulayarak, yani dokular arasına kısa zamanda donan bir maddeyi zerk ederek, yapıyı tespit edip, onu en ince ayrıntısına kadar, en doğru şekilde belirlemeye çalışmıştır. Bu gayretleri sonucunda, özellikle kalp, mide, muhtelif damarlar ve kasların yapısını günümüze uygun olarak belirlemeyi başarmıştır. Kalbin kapakçıkları ve hareketi üzerinde dikkatini yoğunlaştırarak, kalbin adeta bir tulumba şeklinde çalıştığını belirtmiştir.
Leonardo anatomi çalışmalarını karşılaştırmalı olarak yürütmüş, insanın anatomik yapısı ile muhtelif hayvanların anatomik yapılarını karşılaştırmıştır. Bunlardan biri de atların bacak ve ayak kemikleri ile insanınki arasında yaptığı ilginç ve günümüzde de doğru olarak kabul edilen karşılaştırmasıdır. Teknoloji ile ilgili olarak bazı projeler geliştiren Leonardo, kuşların kanat ve kas yapısından hareketle, insanların da belli bir düzenek sayesinde uçabileceği anlayışını geliştirmiş ve bu yolda bazı araştırmalar yapmıştır. Aynı şekilde balıklar gibi, insanların da denizin altında yaşayabileceğini varsayan Leonardo'nun ilk denizaltı projelerini geliştirdiği görülmektedir.
Leonardo bir ressam, bir bilim adamı ve bir mühendistir; ancak o günlerde yaygın olarak kabul gören hümanizm görüşünü de desteklemiş ve klasik Yunan düşünürlerinin ve yazarlarının yeniden incelenmesi ve benimsenmesi gerektiğini hararetle savunmuştur. Ona göre bilim adamları tıpkı Aristoteles ve Platon gibi, kendi düşüncelerini hiçbir etki altında kalmadan geliştirmeli ve savunmalıdır.
On altıncı yüzyıl bilimlerde otoritelerin yıkıldığı bir dönemdir; astronomide Batlamyus sistemi yıkılırken, tıpta Galen otoritesi son bulmuştur.
c. Astronomi
Yakın dönem astronomi çalışmalarının genellikle üç alanda yoğunlaştığı görülmektedir:
1. Özellikle Herchell ve Halley'in yapmış oldukları gözlemler sonucunda Güneş sistemine ilişkin gözlemsel veriler artmıştır.
2. Astronominin kuramsal yönünü oluşturan ve elde edilen gözlemsel verileri değerlendirerek gökcisimlerinin hareketlerinin matematiksel açıklamasını veren dinamik astronomi gelişmiştir. Mesela Laplace, Güneş sistemindeki bütün gezegenlerin hareketlerinin matematiksel olarak gösterilebileceğini öne sürmüştür.
3. Fizik ve kimya alanlarında yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen veriler doğrultusunda yıldızların yapısını inceleyen astrofizik ve evrenin yapısını inceleyen kozmoloji gibi yeni bilim alanları ortaya çıkmıştır. Özellikle astrofizikte Frounhofer ve Kirchoff'un, kozmolojide ise Kant ve Laplace'ın yapmış olduğu araştırmalar çığır açıcı niteliktedir.
d. Fizik
Bu dönemdeki fizik araştırmalarının özellikle elektrik konusunda yoğunlaştığı ve Gilbert ve Otto von Guericke'in ardından, Du Fay, Franklin, Cavendish, Coulomb, Galvani, Ampere ve Volta'nın çalışmaları sonucunda elektriğin bağımsız bir fizik dalı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Ayrıca, ses, ışık, ısı ve enerjinin doğasını açıklamaya yönelik çalışmalar yoğunlaşmış ve bu fiziksel varlıklar arasındaki ilişkiler matematiksel olarak gösterilmiştir.

Dalton, kimyasal tepkimeleri açıklamak için Atom Kuramı'nı, Young ise ışığa ilişkin çağdaş Dalga Kuramı'nı geliştirmiştir.
f. Biyoloji
Bu dönemde doğa bilimlerinden botanik ve zooloji alanlarındaki çalışmalar gelişmiş ve özellikle Darwin'in dedesi Erasmus Darwin ve Lamarck'ın yapmış olduğu araştırmalar sonucunda, yeni bitki ve hayvan türlerinin oluşumunu açıklamaya yönelik Evrim Kuramı'nın temelleri atılmıştır.
g. Coğrafya
Bu dönemde on beşinci yüzyılda başlayan coğrafî keşifler, Cook 'un özellikle Antarktika ve Dünya'nın diğer bölgelerine yapmış olduğu gezilerle tamamlanmıştır.
h. Teknik
Bu dönemde Sanayi Devrimi'nin temelleri atılmış ve bu sayede üretime makinalar hakim olmaya başlamıştır. Deniz ve kara araçlarının yanı sıra, hava araçları da geliştirilmiştir. Montgolfier Kardeşler'in bu alandaki çalışmaları sonucunda havacılığa ve uzay çalışmalarına giden yol açılmıştır.
Kimyanın gelişmesine bağlı olarak madencilik ve metalürji sanayi de ilerlemiş ve üretim biçimi ve buna bağlı olarak ürün verimi köklü bir değişim geçirmiştir. Ayrıca tarımda da sanayileşme sürecine girilmiştir.


3 Etkinlik

Klasisizm:- Akıl sağduyu gerçek tabiat temeline dayanır.
- Ferdi değil evrenseldir
- Eski yunan ve Latin sanatkarlarını eserlerini örnek alır
- Kuralcıdır, kurallara bağlıdır
- Zevk vererek eğitmeyi amaçlar yüce değerlere ulaştırmak erdemli ahlaklı olmak
- Eserlerde bütünlük ve mükemmellik aranır
- Milli bir dil kullanılır. Bu dil seçkin kişilerin kullandığı dildir.
- Konudan çok konunun işlenişine önem verilir.
- Yalnız seçkin olgun kişiler ele alınır.
- İnsan dışındaki her şey ihmal edilmiştir.
Romantizm:- Romantizm hürriyetçidir, kural tanımaz, her türlü doğmatik düşünceye karşıdır
- Ferdidir. İnsanı aklı ve duygularıyla bir bütün olarak görür, insanı yüceltir.
- Akıldan çok hayal duguları ön plana çıkar
- Melankoli, hüzün ve kötümserlik hakimdir.
- Liriktir, duygusaldır.
- Tabiata yönelme, tabiat tasvirleri önemli yer tutar.
- Milli ve mahalli değerleri evrenselden üstün tutar.
- Tasvire geniş yer verirler
- Dünlük herkesin konuştuğu bir dil kullanmak önemlidir, suni ve süslü anlatıma karşıdırlar.
- Sanatçılar eserlerde kendi kişiliklerini gizlemezler.
- Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.


4. Etkinlik:

Namık Kemal
Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı hareketi mensubu, ünlü yazar ve şairdir. Özellikle "İntibah" isimli romanı ve "Vatan, Yahut Silistre" isimli tiyatro oyunu ile tanınır. Asıl adı Mehmed Kemal'dir.
1888'de mutasarrıflıkla sürgüne gönderildiği Sakız Adası'nda vefat etmiş, Türk Edebiyatında öncü niteliği bulunan şair ve tiyatro yazarıdır. "Vatan şairi" olarak da anılır

Yaşamı Namık adını ona şair Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey'dir. Annesini küçük yaşında yitirince çocukluğunu dedesi Abdüllâtif Paşa'nın yanında, Rumeli ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul'a babasının yanına döndü.
1863'te Babıali Tercüme Odası'na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalıştığı bu görev sırasında dönemin önemli düşünür ve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865'te kurulan ve daha sonra Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli derneğe katıldı. Bir yandan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin görüşleri doğrultusunda yaptığı yayın sonucu 1867'de kapatıldı.
Namık Kemal, İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Erzurum'a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Ziya Paşa'yla birlikte Paris'e kaçtı. Bir süre sonra Londra'ya geçerek M. Fazıl Paşa'nın parasal desteğiyle Ali Suavi'nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Ama Ali Suavi'yle anlaşamaması üzerine Muhbir'den ayrıldı. 1868'de gene M. Fazıl Paşa'nın desteğiyle Hürriyet adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklar sonucu, Avrupa'da desteksiz kalınca, 1870'te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa'nın çağrısı üzerine İstanbul'a döndü.
Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle birlikte 1872'de İbret gazetesini kiraladı. Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üzerine gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul'dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Yahut Silistire oyunu, 1873'te Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendiğinde halkı coşturup olaylara neden oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üzerine o sırada İstanbul'a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla birlikte tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa'ya sürgüne gönderildi.
1876'da I. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul'a döndü. Şura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-î Esasi'yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Midilli Adası'na sürüldü. 1879'da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884'te Rodos, 1887'de Sakız Adası'na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu'da Bolayır'da gömüldü.

Edebi kişiliği

Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya başlamıştır. İstanbul'a geldikten sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelerek kurdukları Encümen-i Şuârâ'ya ve kimi Divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şinasi'yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf etkileri görülür. Bu dönemde özellikle Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib gibi şairlerden etkilenmiştir. Şinasi'yle tanışmasından sonra şiirlerindeki içerik de değişmiştir.
Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan "hürriyet kavgası", "esaret zinciri", "vatan", "kalb-i millet" gibi yepyeni kavramlarla birlikte, doğrudan doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür "manzum nesir" oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları, 93 Harbi gibi olayların yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları arasında "Vâveyla", "Vatan Mersiyesi", "Vatan Şarkısı" ve "Hürriyet Kasidesi" yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına kattığı yeni kavramlarla Türk şiirini
Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır. Bütün bu nitelikler onun Vatan Şairi olarak anılmasına yol açmıştır.
Tiyatro türüne özellikle önem veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Yahut Silistire yalnız ülke için değil, Avrupa'da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir. Magosa'dayken yazdığı Gülnihal'de baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi dramatik bir biçimde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde pek çok bölüm sansür tarafından çıkarılmıştır.
Namık Kemal yine Magosa'da yazdığı Akif Bey'de, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk'ta görücü yoluyla evlenmeye karşı çıkar. On beş per****k Celaleddin Harzemşah, Namık Kemal'in en beğendiği yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollar'a karşı İslam dünyasını koruyan Celaleddin Harzemşah'ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir biçimde sergilemiştir. Namık Kemal'in ilk romanı olan "İntibah" 1876'da yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir olayı toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık Kemal'in bu romanda yüksek bir edebi düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler.
Dört yıl sonra yayımladığı "Cezmi", tarihsel bir romandır. Kırım Şehzadesi Adil Giray'ın yaşadığı aşk ve Cezmi'nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık Kemal'in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi'nin etkisinde olduğu izlenir. Namık Kemal'in yaşamı boyunca ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş ve yükseliş dönemlerini anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872'de çıkan Evrak-ı Parişan'da, Selahaddin Eyyubi, Fatih gibi tarihi kişilikleri, Barika-i Zafer'de İstanbul'un alınışını anlatır.
Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije, yine Osmanlı tarihine ilişkin kahramanlık olaylarını ele alan kitaplardır. Namık Kemal'in, tarih konusunda en kapsamlı çalışması olan Osmanlı Tarihi'nde, Hammer'in etkisinde kaldığı, yapıtın bilimsel olmaktan çok, eğitici değer taşıdığı konusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafından yasaklanmıştır. 1975'te yayımlanan Büyük İslam Tarihi adlı yapıtındaysa Namık Kemal, İbn Haldun, İbn Rüşd gibi yazarlardan yararlanmış olduğunu belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu gibi, edebiyat eleştirisini de Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biri olmuştur.
En önemli eleştiri eserleri Tahrib-i Harâbât ile Takip'dir. Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i Harâbât, Ziya Paşa'nın Harâbât adlı güldestesine karşı yazılmış sert bir eleştiri niteliğindedir. Takip de yine aynı güldestenin ikinci cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde önemli bir yer alır. Döneminin hemen hemen bütün yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı makalelerin sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün yeteneğini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup oluşturduğu kabul edilir.

Siyasi görüşleri

1868 yılında Hürriyet adlı gazetede yayınlanan bir makalesinde Namık Kemal İslam'ın başlangıç dönemlerinde bir çeşit cumhuriyet olduğunu ve eğer halkın egemenliği ilkesi kabul edilirse, kimsenin bir cumhuriyet yönetimi kurulmasına karşı gelme hakkı olmayacağını yazmıştı. [1]

Sanatsal özellikleri

* Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamıdır.
* ”Toplum için sanat” anlayışı benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır.
* Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır.
* Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır.
* Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır.
* Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda ürünler vermiştir.
* Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış; klasizmin ve romantizmin etkisinde kalmıştır.
* Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir.
* Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır.
* Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir.


Ziya Paşa

Hayatı1825'te İstanbul'da doğdu. Galata Gümrüğü'nde katiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinden Ferideddin Efendi'nin oğludur. Bayezit Rüşdiyesi'ni bitirdi. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi. Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi'nde çalıştı. 1855'te Mustafa Raşid Paşa aracılığıyla sarayda Mabeyn Katipliği'ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırıldı.
1861'de Kıbrıs, 1863'te Amasya Mutasarrıfı ve Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye üyesi oldu. 1865'te Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne katıldı. Yeniden Kıbrıs'a atanınca 1867'de Namık Kemal ile birlikte Londra'ya kaçtı. Birlikte Yeni Osmanlılar'ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınladılar. Namık Kemal'in ayrılmasından sonra gazetenin sorumluluğunu üstlendi. 1870'te Cenevre'ye gitti. Ali Paşa'nın ölümünden sonra 1871'de İstanbul'a döndü.
1872-1876 arasında Şurayı Devlet üyeliği ve maarif müsteşarlığı yaptı. Anayasayı hazırlayan Kanun-i Esasi adlı kurumda görevlendirildi. 1'inci Meşrutiyet'in ilanından sonra 1877'de vezir rütbesiyle önce Suriye Valiliği'ne ardından Adana Valiliği'ne atandı. 17 Mayıs 1880'de Adana'da yaşamını yitirdi.Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Padişaha ve Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859'da yazdığı "Tercî-i Bend" şiiriyle tanınmıştır. Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır.


Eserlerinin Özellikleri

Eserlerinde 2. Abdülhamit yönetimine karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat Edebiyatı'nın öncüleri arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. "Terci-i Bend" ve "Terkîb-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı'nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. 1874-1875'te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini "Harabat" adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı.



Abdülhak Hamit Tarhan

Tanzimat döneminde batı tesirlerini Türk şiirine sokan şair, tiyatro yazarı ve diplomat. 5 Şubat 1851’de İstanbul’da doğdu. Babası, dedesi ve soyu ilim aleminde isim yapmış şahsiyetlerdi. Dedesi Abdülhak Molla, İkinci Mahmud ile Abdülmecid Hanın hekimliğini yapmış, şiir ve tarihle uğraşmıştı. Babası Hayrullah Efendi ise, meşhur bir tarihçi ve diplomattı.
Abdülhak Hamid ilk tahsiline Evliya Hoca, Behaeddin ve Hoca Tahsin Efendi gibi özel hocaların huzurunda başladı. Özellikle Hoca Tahsin Efendinin Abdülhak Hamid üzerindeki etkisi büyüktür Daha sonra Bebek Köşk Kapısındaki mahalle mektebi ile Rumelihisar Rüşdiyesine kısa süre devam etti. Ailesi tarafından Paris’te eğitim yapması uygun görülünce ağabeyi Nasuhi Bey ile 1863 Ağustosunda Paris’e gitti. Orada özel bir koleje başladı. Kısa zamanda Fransızcasını ilerletti. 1,5 sene tahsilden sonra, yanlarına gelen babası ile İstanbul’a döndü. İstanbul’da Fransız mektebine başladı ve Fransızcasını ilerletmek için Babı ali’de tercüme odasına girdi. On dört yaşlarındayken, Tahran büyükelçiliğine tayin edilen babasıyla birlikte İran’a gitti ve 1,5 sene özel olarak Farsça dersleri aldı. Babasının 1867’de vefatı üzerine İstanbul’a döndü.
İstanbul’a döndükten sonra, önce Maliye mektubi, daha sonra sadaret kaleminde vazife yapan Abdülhak Hamid, buralarda Ebüzziya Tevfik ve Recaizade Mahmud Ekrem'le tanıştı. Sami Paşa’dan Hafız Divanı’nı okudu. Bu arada Tahran hatıralarını anlatan Macera-yı Aşk adlı ilk eserini yazdı ve meşhur Makber mersiyesini yazmasına sebeb olan Fatma Hanımla evlendi. 1876 senesinde hariciye mesleğini seçen Abdülhak Hamid Paris Sefareti ikinci katibliğine tayin edildi ve iki buçuk sene vazife yaptı. Bu arada Fransız edebiyatını yakından tanıma fırsatını buldu. Paris dönüşü bir süre açıkta kalan Abdülhak Hamid, 1881’de Poti, 1882’de Golos, bir sene sonra da Bombay başşehbenderliklerine tayin edildi. Bombay’da üç sene kaldı. Eşi Fatma Hanımın rahatsızlığının artması üzerine, İstanbul’a dönmek için yola çıktı ise de, Fatma Hanım Beyrut’ta vefat etti.
Abdülhak Hamid Bombay dönüşünde Londra elçiliği başkatipliğine tayin edildi. Fakat Zeynep isimli manzum piyesi yüzünden vazifeden alındı. Bir süre boşta gezdikten sonra edebiyatla uğraşmayacağına söz vermesi üzerine, tekrar Londra’daki eski görevine gönderildi. Bu gidişinde İngiliz olan Nelly Hanım ile evlendi. 1895 senesinde Lahey büyükelçiliğine iki sene sonra tekrar Londra elçiliği müsteşarlığına tayin edildi. Hanımının rahatsızlanması üzerine, 1900’de İstanbul’a dönen Abdülhak Hamid, 1906’ya kadar İstanbul’da kaldı. 1906’da Brüksel büyükelçiliğine tayin edildi. 1911’de hanımı Nelly’nin ölümü üzerine Belçikalı Lüsyen Lucienne Hanım ile evlendi. Balkan savaşları sırasında kabine tarafından azledilince İstanbul’a döndü. Maarif nezareti teklif edildi ise de kabul etmedi. Bir süre açıkta kaldıktan sonra ayan üyeliğinde bulundu. Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti. Burada sıkıntılı günler geçirdi. Cumhuriyetin ilanından sonra anavatana döndü. 1928 senesinde İstanbul Milletvekili seçildi ve ölünceye kadar mebus olarak kaldı. Kendisine vatana üstün hizmet fonundan maaş bağlandı. Ayrıca belediye de, dayalı döşeli bir apartman dairesi verdi. 12 Nisan 1937’de İstanbul’da öldü. Mezarı Zincirlikuyu’dadır.
Abdülhak Hamid, Tanzimat sonrası bütün edebi ve siyasi devirleri yaşamış bir şairdir. Tanzimatı, meşrutiyetleri ve cumhuriyeti görmüştür. Bu devirlerdeki Tanzimat, Servet-i Fünun, Edebiyat-ı Cedide, Milli Edebiyat ve Cumhuriyet devri edebiyatlarını yakından tanıdı. Ayrıca uzun seneler doğuda ve batıda diplomat olarak bulunması her iki edebiyatı tanımasına sebep oldu. Bu sebeple Türk şiirine batıdan yeni konular, serbest düşünce ve şekiller getirdi. İlk başlarda Tanzimat ekolünün tesirinde kalmış sonra batıyı tanıyınca, klasik edebiyattan ayrılarak batı tekniği ile eser vermiştir. Edebiyatımızın yeni bir çehre kazanmasında Recaizade Ekrem daha çok teorik yönünü işlerken, Hamid yazdıklarıyla bunu uygulamıştır. Eserlerinde batı edebiyatından bilhassa Shakespeare ve Victor Hugo’nun tesirleri açıkça görülür. Şiirlerindeki başlıca konu romantik ve felsefi düşünceler, ölüm duyguları ve insan kaderi hakkındadır. Şiirlerinde pekçok yabancı kelime vardır. Batı yazarlarından etkilenerek yazdığı dramalar Türk tiyatrosuna felsefi düşünceyi sokmuştur. Kendisine son zamanlarda Şair-i azam (en büyük şair) ünvanı verilmiştir.

ESERLERİ
Abdülhak
Hamid’in eserleri iki grupta toplanmaktadır:
Şiirleri: Makber, **ü (1885), ***** (1885), Bala’dan Bir Ses (1911), Validem (1913), Yadigar-ı Harb (1913), İlham-ı Vatan (1918), Tayflar Geçidi (1919), Garam (1919), Yabancı Dostlar (1924).
Tiyatroları: Hamid’in tiyatroları mensur ve manzum olmak üzere iki kısımdır. Mensur tiyatroları: Macera-ı Aşk (1873), Sabrü Sebat (1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Tarık yahut Endülüs’ün Fethi (1879), İbn-i Musa (1880), Finten (1898). Manzum tiyatroları: Nesteren (1878), Tezer (1880), Eşber (1880), Sardanapal (1908), Liberte (1913).

Sayfa 36
Hazırlık Çalışmaları

1) Kaside:
a. Klasik Türk Edebiyatı nazım biçimidir.
b. Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılırlar
c. Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
d. Nazım birimi beyittir
e. En az 31 en fazla 99 beyitten oluşur.
f. Altı bölümden oluşur
g. Kafiye düzeni aa ba ca da şeklindedir
2) Hayır olamaz. Çünkü bir insanın bilmediği bir şey hakkında bişeyler yazması imkansız gibi bişeydir. Robot teknolojileri 1960’lardan sonra geliştirilmeye başlandığı için robot şiiri kesinlikle 1870-1920 yıllarına ait olamaz.
3) Bu dönemin nasıl ortaya çıktığını hangi olayların etkili olduğundan bahsedere söze başlardım. Bu dönemde yazılan şiirlerden örnekler verir dönem şiirinin özelliklerini çıkarmaya çalışırdım.

SAYFA 38
1.Metin
1)a-)Her beytin ikinci dizesinin -etten sesleri ile bitmesi şiirin ahengini sağlayan unsurlardır.
b-)Verilen kelimeler uzun ses değerine sahip kelimelerdir.Bu kelimelerin kısa ses gibi okunması şiirin ahenginin bozulmasına sebep olur.

2)a-)Hürriyet kasidesi ile Nef'i'nin kasidesi söyleyiş tarzı bakımından farklıdır.Çünkü Hürriyet kasidesinde hürriyet,Nef'i'nin kasidesinde ise Murat Han'ın övgüsü işlenmiştir.Temaların farklı olması söyleyiş tarzının da farklı olmasına sebep olmaktadır.
b-)Nef'i'nin kasidesi dönemin kaside geleneği,devlet büyüklerini övme geleneği ve döneminde yapılan bahar eğlenceleri geleneğini yansıtmaktadır.
Hürriyet kasidesi'nde Hürriyetten bahsedilmesi,dönemin yönetiminin eleştirilmesi ve nazım şekli aynı kalmakla birlikte kasidenin içeriğinin değiştirilmesi açısından dönemin edebi,siyasi ve sosyal özellikleriyle ilişkilidir.

3)a-)Yerlerinin değiştirilmesi şiirin akışını ve anlamını bozmamaktadır.Çünkü kasidede her birim kendi içinde anlamlıdır.Diğer birimlere sarkmadan anlam,aynı birim içinda başlar ve biter.
b-)Anlamlı bir bütün haline getiren unsur ''Hürriyet'' temasıdır.

4)a-)Hürriyet kasidesi'nin Yapı Özellikleri
-31 beyitten oluşmuştur.
-aa/ba/ca....... şeklinde kafiye düzenine sahiptir.
-Hürriyet teması işlenmiştir.
-Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
b-)Divan şiiri geleneğinin devam ettiğini,buna rağmen hürriyet gibi bir temanın işlenmesi nazım şeklinin içeriğinde bir yenilik yapıldığını göstermektedir.

5)Hürriyet kasidesi'ndeki''cihangirane bir devlet çıkardık bir aşiratten''ifadesi tarihi bir değeri,''mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez i anetten'',''çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı re'y-i ümmmetten''ifadeleri de sosyal değerleri göstermektedir.

SAYFA 40 ve 41

7-)a-)Hürriyet kasidesinin teması hürriyettir.Bu tema,divan şiirinde işlenen temalardan döneminin gerçekliği yönüyle farklıdır.
b-)Namık Kemal'in divan şiirinden farklı olarak hürriyet temasını işlemesi,Tanzimat Dönemiyle birlikte ''birey'in'' ön plana çıktığını göstermektedir.

8-)Hürriyete doğru ve Hürriyet adlı şiirlerdeki hürriyet teması,şiirin bütününe yayılarak işlenmiştir.Hürriyet Kasidesi'nde ise,hürriyet teması birimler içinde işlenmiştir.

9-)''Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr u kıymetten'' dizesi bir atasözü olması dolayısıyla ''irsal-i mesel'' sanatı vardır.
''ittihad'' ve ''ihtilaf''sözcüklerinde zıt anlamlı olmalarından dolayı ''tezat''sanatı ''çıkar asar-rahmet ihtilaf-ı re'y-i ümmetten''dizesi Hz.Muhammed'e ait bir hadis olması dolayısıyla ''iktibas'' sanatı vardır.

10-)Yeni Kavram İmgeler;Hürriyet,Vatan-sevgili,Vatan yolunda toprak olmak,Gayret-cevher,Hamiyyet kanıyla yoğrulmak.

13-)Namık Kemal,edebiyat tarihlerinde de anıldığı gibi bir ''vatan şair''idir.Çünkü ömrünü bu uğurda harcamış,eserlerini ''vatan''merkezine oturtmuştur.

14-)a-)Namık Kemal,döneminin yenilik yanlısı ve ilerici şahsiyetlerinden birisidir.Günlük konuşma dilinden yaptığı alıntıların yanısıra,Türk şiirinde o zamana kadar görülmemiş hürriyet,esaret,vatan,kalb-i millet gibi kavram ve
temaları kullanmıştır.Düz yazılarında etkili bir üslup kullanmıştır.

11.sınıf sayfa 42 ve 43 Terkbibent Cevapları

1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:
a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet, dini, tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- dünyanın sırrının akıl ile çözülemeyeceği değil düşünmeyen fikir üretmeyen insanların aklını çalıştırmamasını kınıyor. tema ise bir aydının görevinin halkı bilinçlendirmesidir.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını, ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:
• Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
• İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
• İki metnin de nazım birimleri aynıdır
• İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.
o 2. Grup
• Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
• Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
• Diğer metinler, eskiyi, eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
• Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi

sayfa 45
1.sorunun cvpı:ahenk kafiye redif ve ses olaylarıyla sağlanmaya çalışılmıştır.aliterasyon ve ses güzelliği aynı sessiz harflerin tekrarlanmasıyla meydana gelen ahenk unsurudur ve şiirde mevcuttur.ör;yürü her burc bin asr-ımücessemdir,mübasildir. dizesinde vardır ''r''lerden kaynaklıdır.ritim:şiirde ritimi sağlamak için aruz ölçüsü kullanılmıştır.ses değeri yüksek seslerde kullanılarak bu perçemlenmiştir.
2.sorunun cvpı:hürriyet kasidesi toplumsal bir gereklilik üzerine inşa edilmiştir.şiir şekil özellikleri bakımından eski geleneği kıramamıştır.bu kaside ise kişisel bir konu işlemiş ve tamamen eski düzenden kurtulup yeni düzende yazılmıştır.iki şiir arsında ki bu fark edebi bakış açısı olarak şairlerin anlatış biçimlerinin farklı olmasına neden olmuştur.
3.soru A)abdülhak hamitin şiirde konu bütünlüğü yoktur bu yüzden kıta çıkarırsak bozulur.dağlar şarkı söyle şiirinde ise konu bütünlüğü vardır herhangi bir dörtlük çıkarırsak şiiri bozmaz birimsel özellikler bakımından kürs-i istiğrak ta birimler aruz ölçüsü ile yazılmışve ağır bir dil kullanılmıştır.dağlar şarkı söylede ise hece ölçüsüyle yazılmış olup ve sade bir dil kullanılmıştır.
B)bu şiirde birimler arsında geçiş görevini üstlenmiştir.bu da peşi sıra gelen birimlerde azda olsa anlam bütünlüğü varken bunun bozulmasına neden olmuştur.

SAYFA 46
4.)bu iki şiir yapı bakımından birbirine benzemektadir.her ikiside dörtlüklerden sonra beyitlerler kullanılarak birbirine bağlanmıştır kafiye şemaları ve ölçüleride aynıdır.
5)şair şiirde Allah inancından PEYGAMBER (S.A.V)sevgisinden ....ve birçok türk kültürünün parçası olan kutsal değerleri kullanmıştır.ayrıca toplumsal yaşayışı ve değer yargılarınıda birçok mısrada belirtmiştir.
6)bu üç şiirin temasında değişiklikler vardır.hepsi dönemlerinin zihniyetinden etkilenerek o zmnki kültürel değerlerden yola çıkılarak yazılmış eserlerdir.bu eserlerin hepsi bir gereği ve sevgiyi anlatırken kimisi soyut kimisi somut biçimde ele almıştır.

SAYFA 47
7)şiirde;doğadaki müthiş dengeden ve yüce yaratıcının varlığına gücüne ve birliğine delil olduğu vurgulanıyor.
8)varlık aslında tektir.mutlak ve gerçek olan yaratıcıdır.bizlerse gerçekliği yaşayan sanal bir yaşam bilincine sahibiz.biz yaşadığımızı manevi olarak hissederiz.nasıl 1 rakamı bir varlığı simgeliyorsaona sonsuzluğun içinde hiçbir tanım uymuyor ve bir hiçse insanın durumuda odur.çünkü;insanın ve varlığın kaynnağı olan Allahı'ın gücünün ve kudretinin bir sınırı yoktur.
9)bu şiir divan edebiyatının etkisini kaybettiği bir ortamda avrupadan gelen esintilerle yoğurulmuş bir sanat anlayışının içinden çıkmıştır.şiirde idealist düşünce sistemi ön plana çıkmıştır.bununla birlikte dinimizin geleneğinin etkiside şiirde hisseddirilmiştir.
10)kendi yorumun
11)şair,Allah inancını şeklen değil felsefi boyutla açıklamaya çalışmıştır.buda onun idealist bir bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.toplumu bilgilendirmeyede bir anlamda önm verilmiştir.




Sayfa 50 Hazırlık Çalışmaları

1- Roman anlatmaya bağlı edebi metinlerin en uzun türüdür. Romanda olay hikayeye göre daha detaylı anlatılır. Tasvirlere daha geniş yer verilir. Diğer edebi türlerde görülmeyecek kadar karakter yer alır. Her roman yazarından dolayısıyla yazarın yaşadığı dönemden izler taşır. Yazıldığı dönemin sorunlarını ele alır. Bu yüzden realist eserler olarak tanımlanabilirler.
2- Eğer bir roman yazacak olsam öncelikle hangi alanlarda uzman olduğumu tespit ederdim. Daha sonra güncel bir konu üzerine sağlam bir plan kurarak romanımı yazardım.

Sayfa 54 - 55
...::: Sorular :::...


1- Soldan sağa; Dilber’in evden kaçması, soğuktan bayılması, yaşlı kadının evinde gözlerini açması, yaşlı kadının dilberi istemeye gitmesi, Mustafa efendi ve eşinin dilberi satmak istemesi, dilberin Mustafa Efendinin evinde geri götürülmesi, Dilberin Asaf Paşa’nın konağına satılması, Dilber’in Mısır’da ki evden kaçıp bindiği gemiden Nil’e atlayarak intihar etmesi.
2- Zengin bir aileden gelen yazar konaklarda yaşadığından buralarda ki yaşamı bilmektedir. Böylesi konaklarda yaşayan insanlarının hayatlarının detaylarını bilmektedir. Bildiklerini de romanına başarıyla yansıtmıştır diyebiliriz. Roman Tanzimat dönemi toplumunun yaşamından canlı kesitler sunmaktadır. Bu bilgiler doğrultusunda yazarın yaşadığı dönemden etkilendiğini ve bunu eserine yansıttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
3- Bu romanda beni en çok etkileyen bölüm; Dilber’in eve döndükten sonra dayak yemesi ve aç bırakılmasıdır. Bu durum insanın yaşayabileceği en zor durumlardandır.
4- Resim aşağıda:

5- Sergüzeşt romanında mekan:
a. Mustafa Efendi’nin Konağı
b. Yaşlı kadının evi
c. İkinci kez satıldığı ev olan Asaf Paşa Konağı
d. Mısır’da ki konaklar vs.
Romanda zaman kesin olarak bilinmemekle birlikte daha çok, gece gündüz gibi genel zaman aralıkları kullanılmıştır.
6- Metinde ki kişiler, zaman ve mekan bir araya gelerek romanın büyük olayının ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Küçük olaylar bir araya gelerek büyük olayın oluşmasına vesile olmuşlardır. B) Sergüzeşt romanında kişi zaman ve mekan arasında uyumsuzluk yoktur.
7- Dilber Kafkasya’dan getirilmiş bir esir kızdır. Hürriyeti elinden alınmış bu masum kız Arap halayık Telavet tarafından sürekli dövülmektedir. Memleketini ve annesini özleyen dilber bir gece evden kaçmış yaşlı bir kadın tarafından baygın halde bulunmuştur. Yaşlı kadın acıyarak dilberi evine almıştır. Merhametli bir kadın olan bu yaşlı insan onu Mustafa Efendi’den satın alarak özgürlüğüne kavuşturmak ister. Ancak bu isteği geri çevrilir. Dilber tekrar eski evine getirilmiş sonra da birkaç kişiye daha satıldıktan sonra kendini Mısır’da bulmuştur.daha fazla esir hayatına dayanamayan kızcağız kendini Nil Nehrinin sularına bırakarak intihar etmiştir.

8- Tema: Esarettir. Sergüzeşt macera anlamına gelmektedir. Romanda da dilberin esir hayatından kurtulmak için verdiği mücadele ve yaşadığı maceralar anlatıldığından kelime anlamı ile tema arasında bir bağlantı olduğunu söyleyebiliriz. Çeşitli alternatifler her zaman vardır. Misalen: Kafkas Kızı, Çile, Dilber vs başlıklarda romana koyulabilir.
9- Romanda köle ticareti ve esir hayatı anlatılmaktadır. Bu durumu günümüzle eşleştirmeye çalışamayız çünkü günümüzde köle ticareti yok denecek kadar azdır.

1. Etkinlik:
Eser realizm akımın etkisinde yazılmıştır. Kişiler olay olay örgüsü ve mekan realist özellikler gösterirken yer yer romantizm akımının özellikleri d görülmektedir.

10- Toplumu oluşturan en küçük birim aile olduğundan aileyi etkileyen her olay toplumu da etkiler. Bu yüzden eserlerde aile hayatı ön plandadır.
11- Anlatıcı İlahi bakış açısına sahiptir. 3. Tekil kişi ağzından anlatılmıştır. Anlatıcı Dilberin başından geçenleri kişilere müdahale etmeden tarafsız bir şekilde anlatmıştır.
12- Evet içerir. Yazar sosyal sorunların varlığını işaret ederek toplumu bu konuda bilinçlendirmek istemiştir. B) Tanzimat dönemi romancıları genellikle halka ders vermeyi amaçlamışlar. Toplum için sanat anlayışını benimsemişlerdir.
13- Sergüzeşt romanı için: dil daha sadedir, olağanüstü olaylar yoktur, halka hitap eden bir eserdir. Seciye yer verilmemiştir. (seci: düzyazıda kelimeler arasında ki kafiyeye verilen addır)
2. Etkinlik: Pas (burayı defterime yazmamışım, bir yerlerden bulabilirsem buraya eklerim.)
14- Sami Paşazade Sezai:
a. Sanat toplum için anlayışını benimsemiştir.
b. İyi bir hikaye yazarıdır.
c. Yazdığı hikayelerde realizmin etkisi görülür.
d. Romantizme uygun şiirler yazmıştır.
e. Sade bir kullanmıştır
f. Modern hikayenin kurucusudur.
B) yazar konakta büyümüştür. Bu yüzden konak hayatını, buralarda çalışan insanlarla işverenler arasında ki bağı iyi bilmektedir. Burada da görüldüğü gibi yazar kendi deneyimlerini toplumu etkileyen bir olay üzerine kurgulayarak yazmıştır .


Sayfa 61
soru 1.a:Metnin olay örgüsü şu şekildedir.
-Canan'ın satın alınması
-Felatun Bey'in Polin'i ile birlikte olmaya başlaması
-Canan'ın Rakım'a aşık olması
-Rakım'ın Felatun ile karşılaşması
-Jozefino'nun Rakım'ın evine gelmesi
-Felatun'un mutasarrıf olması
-Canan'ın iyileip evlenmesi
-Rakım'ın Canan'la evlenmesi
1.b:Yazarın görüşlerini belirtmesi roman tekniği açısından büyük bir kusurdur.Yine yazarın bu tarz müdahaleleri okuyucuya eğitme amacı gütmesi,olay örgüsünü şekillendirmiş
2.uygundur.O dönemdeki mirasyedi tiplerin batılı yaşam tarzını benimseyip romandaki olaylarla karşılaşması uygun
3.Belirli davranışlar sergileyip çevreyi etkiliyor.Tiptir.

Karakter çözümleme tablosu
Felatun bey
mirasyedi
Mirasyedi olmasu uçarı olmasına sebep olmuş
kendini bırakmıştır
yoktur
ben olsam böyle uçarı davranışlar sergilemem
Gerçek hayatta var(alt alta yazdım arkadaşlar sırayla yazın)
Rakım Efendi
Çalışkan
Kişiliğinin güçlenmesini sağlamış
Daha dikkatli davranmakta
Can,Canan ve Jozefino üzerinde etkili
Bende onun gibi davranırdım
var
Canan
Sevgisini saklayan
Özgürlüğü alınmış
Çaresiz kalmakta
Yok
Ben olsam sevgimi saklamam
Var
Jozefino
Dost canlısı birisi
Etkisi yoktur
Olaylar karşısında bir tavır sergileyememiş
yok
Gerçek hayatta var
Soru 4:Fötür şapkalı olan(sol taraftaki)Batılı yaşamın temsilcisi Felatun
Fesli olan(sağ taraftaki)Geleneksel yaşamın temsilcisi Rakım
Soru 5: Doğu batı çatışması tema:yanlış batılılaşma
Soru 6:Rakım Efendi ile Canan Romantizmi en iyi ifade eden kahramanlar.Rakım'ın geleneklerine Bağlı yapısı Canan'ın aşkı Romantizmle örtüşüt
Soru 7:Yanlış batılılaşmadır.Kendi milli kültürünü bırakıp Batıya körü körüne bağlı insanlar günümüzde mevcut
soru 8:yapmamışım
Soru 9:a.Okuyucuya bilg vermek amaçlanmış.İçermektedir
b.Roman halkı eğitmek,onlara ders vermek için kullanılabilecek bir araçtır.Sanatta fayda ön plandadır.Romanın halka hitap etmesi sebebiyle konuşma dili unsurlarıyla sade bir dil kullanılmıştır.
11.Dönemin sosyal bir sorununu yansıtması romanın tarihi bir belge değeri taşımasını sağlar


12.a)Ahmet Mithat Efendi

-Tanzimat döneminin en önemli yazarıdır
-Toplumsal konuları işlemiştir
-Sade bir dil kullanmıştır
-Tanzimat döneminde en çok eser veren yazardır
-Genç edebiyatçıları etrafında toplamıştır
12.b)Halkı eğitmeyi amaçladığından sade bir dil kullanmış


Anlama yorumlama
1.Roman olması,sade bir dil kullanılması dönemiyle ilişkilendirilir
2.Aynı temayı işlemelerine rağmen eserlerin farklılığı;sanatçının kendi üslübuyla yazması
3.Sergüzeşt ve Felatun Bey ile Rakım Efendi romanları anlatmaya bağlı edebi metinler olması ve olay çevresiinde gelişmesi dolayısıyla destan,masal,halk hikayesi ve mesneviyle ilişkilendirilebilir
4.Destan,masal,mesnevi mekan ve zaman özellikleri bakımından aynı
Hayali ve olağnüstü mekanlara sahip,belirsiz zaman ifadeleri var
Romanda ise:gerçekçi betimlenmiş mekanlar,belirli ve dolayla zaman ifadeleri
6.etkinlik
Teknik bakımdan zayıf hikaye ile roman arası biryere sahip.Dil sade.Roımanlarda amaçhalkı bilinçlendirmek ve eğitmek olduğundan sanatsal yönün geri planda kalmasına neden olmuş


Ölçme ve Değerlendirme
1)
Y
D
D
2)
-İlahi bakış açısı
-Romantizm,realizm
3)divan-masal yanıt-E
4)Destandaki mekanla romandaki mekanın ortak yönü yapıyı oluşturan unsur olmasıve olayların yaşandığı yeri göstermesidir
farklılık ise destanda olağnüstü mekanlar varken romandaki mekanlar gerçekçidir

SAYFA 65 - 70 ARASI (Şair Evlenmesi)

p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal { margin: 0cm 0cm 0.0001pt; font-size: 12pt; font-family: "Times New Roman"; }div.Section1 { page: Section1; } Hazırlık çalışmaları

1.Tiyatro büyüklerin mektebidir ve tiyatro bir ahlak müessesidir ifadeleri tiyatronun eğiticiliği ve bilgilendiriciliğini ifade etmek için söylenmiştir.

2.Geleneksel tiyaro : Yazılı bir metne dayanmayan doğaçlama olarak ve herhangi bir sahne yapısı gerektirmeyen çoğunlukla yanlış anlamalar üzerine kurulu karagöz, meddah,orta oyunu ve köy seyirlik oyunlarından oluşan kökenli orta asyaya dayanan tiyatrodur.Modern tiyatro : Yazılı bir metne dayanan sahne yapısı olan dram, trajedi, ve komedi gibi türlere ayrılan Yunanistandaki Dionysos şenliklerine dayanan tiyatrodur.


1,2,3. etkinlikler hariç 1. sorudan 11.ci soruya kadar metinle ilgili tüm soruların cevapların bulabilirsiniz..


İnceleme
1.Metnin temsilinde rol alan öğrencilerle temsil ettikleri kişiler arasında kurmacanın sınırları içinde bir gerçeklik söz konusudur.

2.Tiyatroda anlatılanlar Tanzimat döneminde görücü usulüyle evliliğe bir eleştiri niteliği taşıdığı için dönemin gerçekliğiyle ilişkilidir.

3.Şair Evlenmesi adlı tiyatro eseri döneminde yaşanan gerçeklikler üzerine kurulu olduğu için tarihi bir belge niteliği taşımaktadır.


4.Bu sorunun cevabı size kalmış.


5.Karekterin tipin en belirgin özelliği nedir ?
müştik bey: heyecanlı aceleci birisidir
Ziba dudu: Saf mizaçlı birisidir.
Habbe Kadın: açık sözlü birisidir
Ebullaklaka: fırsatçı bir kişidir


Karekterin tipin olaylar karşısındaki tavrı nedir ?
Müştak bey: Şaşırmaktadır.
Ziba dudu: Şaşırmaktadır.
Habbe Kadın: Şaşırmaktadır.
Ebullaklaka: Fayda gözetmektedir.


Karekter tip eserden çıkarıldığında eserin içeriğinde ve yapısında değişiklik olur ?
Müştak bey : yapı bozulur
Ziba dudu : yapı bozulur
Habbe Kadın : yapı bozulur
Ebullaklaka : yapı bozulur


Sosyal ortam ve çevrenin bu karekterler üzerinde etkisi var mı ?
Müştak bey: vardır
Ziba dudu: yoktur
Habbe Kadın: yoktur
Ebullaklaka: yoktur


Bu karekterin tipin diğer karekterler üzerinde etkisi varmıdır ?
Müştak bey: yoktur
Ziba dudu: yoktur
Habbe Kadın: yoktur
Ebullaklaka: yoktur


Bu karakter/tipin yerinde olsaydınız olaylar karşısında nasıl davranırdınız?

Kişiden kişiye fark eder. (bu sorunun cevabı size kalmış bişey.)


Metnin yazıldığı dönemde ve gerçek hayatta bu eserdeki karekter tip gibi davranan biri olabilir mi?
Müştak bey: olabilir
Ziba dudu: olabilir
Habbe Kadın: olabilir
Ebullaklaka: olabilir

6.Mekanla ilgili ifadeelr yoktur. Fakat yaşanan olaylardan hareketle mekanın Müştak Beyin evi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan mekanın gerçeklikle ilişkisi vardır.

7.Verilen şemaya göre olayalr belli bir zamanda belli bir mekanda ve belli bir kişiler arasında yaşanır.


8.Noktalı yere : "modern tiyatro" yazın.



9.Eserde konuşma dili özellikleri görülmektedir bu özellikler yazarın halka hitap ettiğininde bir göstergesidir.

10.Şair Evlenmesinin teması olan görücü usulü bugün de varlığını devam ettirmektedir. Fakat eski dönemlere oranla bugün görücü usulünün daha da azaldığı görülmektedir.
11.Şinasi, Fransız şairlerinden manzum olarak yaptığı ilk ve basit tercümeleri, 1858'de Tercüme-i Manzume adıyla yayınladı. Bunlar, Batı şiiri hakkında Türk okuyucusuna ilk bilgiyi veren çok küçük denemelerdi. Şinasi, bu denemelerden önce şekil bakımından değilse de anlayış bakımından Divan şiirinden tamamıyla farklı denemelerini yapmış bulunuyordu. 1849-1858 arasında Mehmet Reşat Paşa'ya yaptığı dört kaside, eski kalıpları kırarak, Batılı sistemin edebiyatımızdaki öncülüğünü yapıyordu.
Şinasi, geleceğin aydınlığını Batı'da; Batı'nın temsilini ise Fransa'da görmüş bir aydındı. Düşünsel etkinliklerinin ilerici bir fikire dönüşmesini sağlayan Avrupa gidişlerinin ona etkisi ne kadar olursa olsun; Şinasi gibi yeniliğe öncü bir insan bile "duyguları" yönünden hala Doğuludur. Tanzimat döneminin genel özelliği olarak aydınlarımız; her ne kadar fikren Batı'yı destekleseler de duyguları onları hep Doğulu figürlere sevk etmiştir. Bunu bu dönemin önemli kişilerden Ziya Paşa'da daha da iyi görebiliriz.
Batı üslubuyla yazılmış olan "Şair Evlenmesi", buna rağmen yine de içinde geleneksel türk tiyatrosu etkisi taşımaktadır. Eski ile yeni, doğu ile batı arasında bir köprü olma niteliğine sahiptir.
Görücü usulü evliliği, halk diliyle ve yine toplumdan seçilmiş karakterler ile eleştirel boyutta incelemiş olan "Şair Evlenmesi" bu açıdan bakınca batı tiyatrosunu sadece teknik açıdan örnek aldığını göstermektedir...şinasi, bu yeni tekniği Türk tiyatrosuna sokabilmek için, Türk toplumuna ve seyircisine yabancı olmayan bir konuyu alışkın olunan oyun kişileri aracılığıyla ele almıştır.
"Şair Evlenmesi", geleneksel türk tiyatrosunun aksine serim-düğüm-çözüm kısımları bulunan bir olay dizisi üzerine kurulmuştur.Bu anlamda "Şair Evlenmesi", Türk toplumuna ait töresel bir olayı batı teknikleriyle birleştirerek bir ilke imza atmıştır. Daha önce de yazılmış olan oyunların varlığından söz edilse de, "Şair Evlenmesi" ilk Türk tiyatro oyunu olarak kabul edilir.
sayfa 73
4.etkinlik
1-a)şefika ile atanın birbirini sevmesi,tahire hanımın şefikayı pasaya vermek istemesi,halil beyle tahire hanımın dialogu,şefika ile tahire hanımın dialogu,sefikanın pasayla evlenmeyi kabul etmesi,şefikanın verem olması,atanın bunu öğrenmesi ve zehir içmesi,şefika ile atanın ölümü...
b)şefika ile atayı evlendirirdim.çünkü birbirlerini sevdikleri için aralarında sorun olmazdı.olayları bunun üzerinden yönlendirirdim.
2)tanzimat döneminde de yasanılabilecek olay vardır.
3)mekan kesin belli değil ama mekan evin odası olarak alınabilir.
4)kişiler değiştiğinde eğer karekter özellikleri değişirse anlamda değişir.
5)bence kurulabilir.cünkü tanzimat döneminde pasanın olması örnek olabilir.dönemin zihniyetini yansıtır.o döneme uygun bir eserdir.
6)birinci kutucuk---(halil bey-anlayıslı modern.)
(tahire hanım-anlayıssız.)(sefika-fedakar)
ikinci kutucuk---(halil bey-kızının atayla evlenmesini istemiştir)(tahire hanım-kızını sevmediği bir adamla evlendirmeyi istemiştir)(sefika-babasının borcları için pasayla evlenmek istemiştir)
üçüncü kutucuk---(halil bey-etkilememiştir)(tahire hanım-etkilememştir)(sefika-etkilememiştir)
dördüncü kutucuk---(halil bey-yok)(tahire hanım-sefika üzernde etkisi var)(sefika-yok)
besincikutucuk---(halil bey-kızı atayla elendirirdim)(tahire hanım-bu sekilde davranmazdım)(sefika-sevdiğim kişiyle ewlenmek isterdim)
altıncı kutucuk---(halil bey-ewet)(tahire hanım-kötü biri olabilir)(sefika-olabilir)
5.etkinlik-görücü usulüyle evlenmeyi işlemiştir.ama yanlıs bir yöntemdir.halkı bilgilendirmek amacıyla yazılımıstır.
7)Zavallı cocukta betimleme cok yapılmısıtr.karekter yer alır.sair evlenmesinde tipvardır.sair evlenmesinde komedi tarz işlenmiştir.zavallı cocukta dram işlenmiştir.zavallı cocukta dil sade.sair evlenmesinde dil ağırdır.
8)Doğu-batı çatısması vardır.
9)Eserlerinde romantizm akımını kullanır.vatan sairidir.edebiyatta hürriyet kavramını kullanan ilk sair.en cok nesirleriyle tanınır.tanzimat edebiyatının en hareketli ve en heyacanlı ismidir.

sayfa75
1-Müştak yerine şk olabilir.
2-Geleneksel türk tiyatrosunda kullanılan unsurlar modern türk tiyatrosunda da kullanılmıstır.ilerki zamanlarda ise bu unsurlar kullanılmamıstır.
3-Bir metne dayanması,değişmeyen konuların kullanılması.
4-Sahneler arası gecişte sair evlenmesi zordur.zavallı cocuk daha kolay sahnelenir.

sayfa 76  

HAZIRLIK


1-)Sohbet: Fıkraya benzeyen bu türün ondan farklı olan yönü “konuları” dır.
Sohbetin konulan her zaman günlük olaylar değildir.
Sohbetlerde ilginç konular ve çeşitli kişilerin düşünceleri de ele alınır.
Anlatımı fıkra ve makaleden farklıdır; sohbetlerde senli benli konuşur gibi bir anlatım görülür.


Söyleşi: Bir bilim veya sanat konusunu konuşmayı andıran biçimde inceleyerek anlatan edebiyat türü


Musahabe: İsim eskimiş Konuşma görüşme söyleşi


Hoşsohbet: Güzel ve tatlı konuşan (kimse)


Nükte: İnce anlamlı düşündürücü ve şakalı söz espri


Nüktedan: İnce ve zarif kimse nükte bilen kişi anlamına gelen eski dilden bir kelimedir.


2-)Burada anlatılmak istenen insanın gönlü sadece sohbet etmeyi konuşmayı ister.
Fakat insanlar kendilerine bazı şeyleri bahane edip sohbet etmekten kaçmaktadır.
Bahane aramayıp gönlümüzün isteğini yapmalıyız yani sohbet etmeliyiz.


3-)Toplumda saygın biri olması
İyi bir Türkçeye ve gelişmiş Türkçe kelimelere sahip olması
Herkesin dikkatini çeken konuları ele alması
Gerektiği yerlerde iyi espri yapabilir olması


3.ETKİNLİK


Türk Edebiyatı’ndaki önemli temsilcileri:
Söyleşi “Ahmet Rasim - Ramazan Sohbetleri”
“Suut Kemal Yetkin - Edebiyat Söyleşileri”
“Şevket Rado - Eşref Saati”
“Melih Cevdet Anday - Dilimiz Üzerine Söyleşiler”
“Nurullah Ataç - Karalama Defteri”…
Ayrıca Cenap Şahabettin Refik Halit Karay Hasan Ali Yücel… gibi yazarlarımız da bu türde eserler vermişlerdir


SAYFA 79
Değerlendirme Cevapları
2.bilgilerini paylaşmak amacıyla.
3.karşılıklı konuşmagüncel olaylar
4.samimi uslup kullanmıştır.Güvenmesini sağlar
5.Her birim arasındabir anlam bakımından bir ilişki olmalıdır.
6.Yazarınmahalli ve kişisel söyleyişlere yer verilmiştir.
7.*dil rahat ve esnektir.
*konu güncel olduğu için dil de samimidir.
*sohbet havası içinde yazıldığı için içten bir uslubu vardır
9.göndergesel


SAYFA 81
Ölçme Ve Değerlendirme Cevapları
1.a. göndergesel
b. sohbetin
2.-DYDD
3.A
4.B
5.E 




Sayfa 83
İNCELEME 
1.GRUP: Servet-i Fünun "fenlerin serveti (bilimlerin hazinesi, zenginliği) anlamina gelmektedir.
2.GRUP: Servet-i Fünun dergisi 27 Mart 1891'de yayın hayatına başlamıştır.Aslında bu derginin çıkarılması Ahmet İhsan Tokgöz'ün D.Nikolaidi'in "Servet" adlı gazetesinde işe başlamasıyla gerçekleşmiştir. Servet-i Fünun Nikolaidis'in turkeyarena.net Servet adlı gazetesine ek olarak haftada bir çıkarılmasına - fen ve teknoloji konularını ele alması- koşuluyla izin verilen bir dergidir.Tevfik Fikret'in Recaizade Ekrem tarafından bu derginin yazı işleri müdürlüğüne getirilmesiyle yayın çizgisini değiştirmiş, edebiyat ve sanat dergisi olmuştur.Dönemin genç sanatçıları bu dergi etrafında toplanmıştır.


1.SERVET-İ FÜNUN DERGİSİNİN ÖNEMİ: 
- Derginin asıl önemi Tanzimat yazarlarından sonra ikinci bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkmasıdır. Recaizade Mahmut Ekrem farklı dergilerde yazan ve dağınık halde bulunan yenilikçi gençleri bu dergi etrafında toplayarak yeni bir edebiyat hareketi başlatmıştır.
- Türk edebiyatının bu dönemine "Servet-i Fünun Dönemi" denilmesi bu edebi hareketin Serveti-i Fünun dergisi etrafında oluşmasıyla ilgilidir.Bu da Tevfik Fikret'in yazı işlerini üstlenmesiyle başlamıştır. (7 Şubat 1896 SAYI :256) 
- Servet-i Fünun dergisi bu dergi etrafında toplanan gençlerin görüşlerini açıklamada savundukları görüşler doğrultusunda kaleme aldıkları eserlerini yayınlamada birer araçtır.


Sayfa 84


2. Tanzimat dönemi edebiyatı Batı etkisinde yenilikler getirdiği için "Edebiyat-ı Cedide" olarak adlandırılmış, daha sonra Servet-i Fünuncular için önceleri bir alay olarak kullanılmış, daha sonra isim olarak yerleşmiştir. Yeniliğin üstüne yenili yapmaya çalıştıkları için Servet-i Fünunculara Edebiyat-ı Cedideciler de denmiştir.
3.Muallim Naci ılımlıların (orta yolu savunanların) başında yer alır.Muallim Naci Divan şiirine karşı ılımlı yaklaşmış Batı etkisinde gelişen yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal bir süreçte gerçekleşmesi gerektiğine inanmıştır. Ayrıca Muallim Naci eski edebiyatın tamamen atılmasına karşı çıkarak iyi yönlerinin korunması gerektiğini ileri sürmüş ve yeni edebiyatla bir sentez oluşturma yolu aramıştır.


4.SERVET-İ FÜNUN DÖNEMİNDE YENİYİ SAVUNAN SANATÇILARIN GENEL ÖZELLİKLERİ
- Yeniyi savunanlar; yani Servet-i Fünun sanatçıları Recâizade Ekrem'in yönlendirmesiyle "Servet-i Fünun" dergisi etrafında toplanmışlardır.
- Yaşları ortalama 25 olan bu genç sanatçılar başta Fransızca olmak üzere çocuk yaşlarda Batı dillerini öğrenmiş ve Batılı eserlerini orijinallerinden okumuşlardır.
- Hemen hepsi Tanzimat döneminde açılan yabancı okullarda öğrenim görmüş, Batı kültürüyle yetişmişlerdir.
- II.Abdulhamit'in baskıcı yönetimi bu sanatçıların içlerine kapanmalarına ve sadece kendi ıstıraplarını karamsar bunalımlı bir şekilde dile getirmelerine neden olmuştur.
- Bu koşullardan dolayı sanatta estetik ve zevki ön planda tutmuş, toplumsal sorunlardan uzak durmuşlardır.
- Servet-i Fünun sanatçıları 2.Abdulhamit'in uyguladığı baskıcı yönetiminden çok etkilenerek 2.Abdulhamit'ten nefret ederler.
- Bu bunalımlardan kurtulmak gerçeklerden kaçıp kendi hayal dünyalarına sığınmak istemişlerdir.
- Tanzimat sanatçıları sosyal konumları bakımından yüksek tabakadan çıkmış ve yüksek memur kesimiyle yakından ilişkili içinde bulunmuşlardır. turkeyarena.net Servet-i Fünun nesli ise orta tabakadan oluşmuş ve Tanzimat sanatçılarının yaşadıkları çevreye yabancı kalmışlardır.
5.
a. Tanzimat Dönemi metinlerinde "hürriyet, adelet, eşitlik, görücü usulünün yanlışlığı, gazetenin gerekliliği" gibi toplumsal konular işlenmişken, "Servet-i Fünun" ve "Kırk Yıl" adlı metinlerde bireysellik ön plandadır.
b.Servet-i Fünun döneminde "Sanat, sanat içindir." ilkesi benimsenmiş, toplumsal konulardan ve sorunlardan uzak durulmuştur.


ANLAMA-YORUMLAMA
1.Tanzimat Dönemi Edebiyatını hazırlayan sebepler ile Servet-i Fünun Edebiyatını hazırlayan sebepler arasındaki en önemli farklılık, Servet-i Fünuncuların aradan geçen zaman içinde bazı yeniliklerin oturmasından, fikri ve edebi alan ile toplum tarafından benimsenmiş olmasından sonra ortaya çıkmış olmalarıdır. 
DAHA AYRINTILI BİLGİ TABLO HALİNDE...


TANZİMAT VE SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATLARINI HAZIRLAYAN SEBEPLER
TANZİMAT EDEBİYATI:
- 17.yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti askeri, siyasi, ekonomik, eğitim vb. Batı karşısında zayıf düşmüştür. Özellikle askeri alandaki başarısızlıklar Osmanlı Devletini ekonomik olarak da çok güç durumda bırakmıştır. Bu koşullar, Osmanlının Batı dünyasına uyum sağlayabilmesi için her alanda yenileşme hamlesi başlatılmasını zorunlu kılmıştır. Askeri alanda başlayan yenileşme hareketleri zamanla farklı alanlarda da kendini göstermeye başlamıştır.
- Tanzimat edebiyatını hazırlayan sebeplerin başında Osmanlı Devletinin modern dünyaya uymak adına yaptığı ıslahatlar gelmektedir. Fransa’ya eğitim için öğrenci göndermeye başlamıştır. turkeyarena.net Batı kültürünü öğrenen bu aydınların önderliğinde önce Tanzimat Fermanı ilan edilmiş ve ardından Batıya giden bu ilk öğrencilerden biri olan Şinasi tarafından Tanzimat edebiyatı başlatılmıştır.


SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI:
- Servet-i Fünun edebiyatını hazırlayan nedenlerin başında Tanzimat edebiyatıyla başlayan “eski-yeni” tartışmalarında R.Mahmut Ekrem’in yeniyi savunanları bir araya getirme düşüncesi yatmaktadır. Batılı kültür ve yaşayışı benimseyen sanatçılar Recaizadenin bu yönlendirmesine bağlı olarak Servet-i Fünun dergisi etrafında bir araya gelmişlerdir.
- Tanzimat dönemi sanatçılarının edebi bir grup oluşturmaları ve bu şekilde adlandırılmaları kendilerine değil, edebiyat tarihçilerine aittir. Servet-i Fünun sanatçıları ise bilinçli olarak bir araya gelmiş ve edebi bir topluluk oluşturmuşlardır.
- Tanzimat döneminde yenileşme süreci devlet eliyle başlamış ve bu dönem sanatçıları Tanzimatın son dönemi hariç genelde büyük bir baskı görmemişlerdir. Servet-i Fünun edebiyatının doğmasında ise sanatçıların yaşama bakış ve sanat anlayışlarının oluşmasında etkisi olmuştur.


2. Servet-i Fünun ile Kırk Yıl adlı metinler tema bakımından toplumdan uzak, bireysel bir konuyu işlemişlerdir. Buradaki bireysellik, şahsi değil, topluluk adına bir bireyselliktir. Her iki metin de anı türünün yapı özelliklerini yansıtmaktadır. Anlatımda ise çeşitli betimlerne ve benzetmeler yapılmış, Tanzimat Dönemine göre daha edebi ve süslü bir dil kullanılmıştır. 
3. Bir edebiyat dergisi editörü olarak, derginin sanat anlayışını açıklayan bir yazı yazınız.


Ölçme ve Değerlendirme
1. (D) (D) (Y) 
2. ... Servet-i Fünun dergisin ... ... Edebiyat-ı Cedide ... 
3. Doğru cevap D seçeneğidir. Recaizade Mahmut Ekrem'in teşvikleriyle eserlerini yazmışlardır. 
4. Servet-i Fünun Dergisi Servet-i Fünuncuların edebi görüş ve çalışmalarını sürdürdüğü bir merkez olmuştur. Dergini asıl önemi, Tanzimat yazarlarından sonra ikinci bir yenilik hareketi olarak ortaya çıkmasıdır. Recaizade farklı dergilerde yazan ve dağınık halde bulunan yenilikçi gençleri bu dergi etrafında toplayarak yeni bir edebiyat hamlesini başlatmıştır.

edebiyat 11.sınıf kitab cevaplarıDevamı Eklenecek !! - Bu yazı http://kitabcevaplari.blogspot.com/'a Aittir Kaynak Gösterilmeden Yayımlanamaz.



0 yorum:

Yorum Gönder